YAZIN

PKK'nin Tasfiyesi ve Türkiye Solu PDF Yazdır e-Posta
Tayfun İşçi tarafından yazıldı.   
Çarşamba, 04 Mart 2009 00:00

PKK’nin silahsızlandırılması ve belirli bir süreç içinde dağdan indirilmesi önderliğinin belirli Avrupa ülkelerinde istihdam edilmesi, başka yerlere gitmek istemeyen kadroların Barzani bölgesinde kalmasının koşullarının yaratılması, Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve PKK’ lilere kısmı ve tedrici af gibi konuları kapsayan ABD - Türkiye – Irak Kürtleri - Irak hükümeti ve PKK temsilcileri arasında dolaylı ve direkt görüşmeler yapıldığı basın ve yayın organlarında satır aralarında açıklanmaktadır. 

Gerek ABD’nin Ortadoğu ilişkilerindeki, gerek Türkiye deki, gerek güneydeki gerekse PKK tarafındaki gelişmeler bu görüşmeleri doğrular niteliktedir.

Öncelikle ABD askeri gücünün büyük bir kısmını Irak’tan çekeceğini açıklamıştır. Ayrıca İran ile olan gerginliğini yumuşatmak ve askeri bir müdahale yerine diyalog yöntemiyle İran ile çelişkilerini zamana yaymaya başlamıştır. Bu nedenle de PJAK terörist örgüt ilan edilmiştir. ABD Irakta elde ettiği çıkarlarını korumada kararlıdır. Bu nedenle de Türkiye ile Kürdistan bölge hükümeti arasında Türkiye eksenli bir yakınlaşmayı çıkarları açısından doğru bulmaktadır. Bu temelde Türkiye ve Güney Kürtleri üzerinde dayatmalarda bulunmaktadır.

Türkiye bir yandan PKK etkisindeki Kürtleri şiddet ve zorla bastırmaya çalışırken, diğer yandan Kürt kültürel haklarında geçici açılımlar yapmaktadır, Kürtlerin siyasal ve demokratik hakları ise şiddetle ret edilmektedir. Türkiye Kuzey Irak Kürtleri ile direkt ve dolaylı ilişkilerini geliştirmiştir. KendisinE kuzeyli Kürtleri bağlamaya hazırlamaktadır. Kürdün örgütlü gücünü tasfiyeye yönelirken güney Kürtlerini, Kürtlerin tek temsilcisi olarak tanımaya hazırlanmaktadır.

Yaşanan görüşmeler de PKK’ye önerilen, “Ben zaten Kürt kültürel haklarını tanıyorum. Silahlardan arın, kendini feshet “eve dön” sana dokunmayacağım. Aksi taktirde ABD ,Avrupa, Güney Kürtleri olarak birlikte seni yok edeceğiz” önerisidir.

Bu görüşmelerle birlikte PKK’de de bazı gelişmeler yaşanmaktadır. Öncelikle Öcalan “bu görüşmelerin gizli ve saklı yapıldığını bunun bir Sykes- Picot anlaşması olduğunu” vurgulamaktadır. Bunun içinde ABD ve Avrupa’dan insanların gözetiminde yapılması gerektiğini hatta daha şefaf ve halka açık olması gerektiğini istediği bilinmektedir. “PKK’siz bir çözümün mümkün olmayacağını” açıklamaktadır. PKK’nin görüşmelere direkt veya dolaylı katılımının olduğunu gösteren birçok olgu vardır.

Özellikle Peyman Hüseyin( Bahoz) ve bazı PKK üst düzey kadrolarının

bu anlaşmalara karşı çıktığı yönlü duyumlar ve yaşanan çelişki ve çatışmalar, Peyman Hüseyin ve PKK ‘nin bazı önder kadroları ile PKK’nin diğer yöneticileri arasında sorunlar yaşandığını doğrulamaktadır. Ayrıca Yasemin Çongar’ın Taraf gazetesinde açıkladığı

(20 Ocak 2009 tarihli TSK raporu) “Aynı raporda, KDP ile PKK arasında “büyük ölçüde uzlaşma sağlandığ….. raporun değerlendirme” bölümünde, “Her ne kadar örgüt ile KDP arasında yapılan görüşmelerde silah bırakılması yönünde uzlaşma sağlandığı ifade edilse de, şu an için böyle bir sonucun erken olduğu değerlendirilmektedir”

Görünen o ki PKK’ de bu anlaşmaya yatkındır.

Görüşmeler başlamıştır. Bu görüşmelerle birlikte taraflar da bir birini etkilemenin yollarını aramaya koyulmuştur. Abant Platformu’nun Diyarbakır’da yapamayıp Abant’ta yaptığı toplantı ve Erbil’de yapılan toplantı, görüşmeleri etkilemeye, yön vermeye dönük toplantılardır. Yapılması düşünülen tüm Kürt taraflarının katılacağı konferans ta bu anlaşmayı ilan etmeyi planlamaktadır.

Bütün bu görüşmeler ve yaşananlar Kürt sorununda belirli ve ciddi bir dönemece girildiğini göstermektedir. PKK’nin tasfiyesi büyük ölçüde gündemleşmiştir. PKK’nin buna olur verip vermeyeceği görüşmelerin seyrine bağlıdır.

PKK ‘nin tasfiye edilmesi dünyanın sonu değildir. PKK Kürt hak ve taleplerinin gerçekleştirilmesi için bir araçtır. Amaç Kürt halkının demokratik haklarına kavuşmasıdır. Kürt haklarının kabulü ve yaşamsallaştırılması bu konuda PKK ‘yi gereksiz kılar. PKK ‘de bu temelde kendisini fesh etmeye her zaman hazır olduğunu zaman zaman açıklamıştır.

Ancak bizlere yansıyan bilgiler ve açıklananlar PKK’nin amaç edindiği hedeflere ulaşıldığını, Kürtlerin gerçek anlamda özgürleşeceğini göstermemektedir. Hatta söz konusu haklar anayasal güvence altına alınsa bile mevcut yönetim anlayışının bu hakları koruyacağının güvencesi yoktur. Böylesine bir süreçte PKK’nin silahtan arınması veya kendisini fesh etmesinin doğruluğu tartışılacaktır. Koşullar belki belli konularda anlaşma zeminini yaratabilir. Fakat anlaşma hukukunun korunma koşulları yoktur. Bu durumda PKK anlaşma gereğince kendisini fesh edip silahtan arınsa da Kürt halkı içinden bazı kesimlerin buna direneceği şimdiden görülmektedir.

Yıllarca Kürt özgürlük talepleri temelinde mücadele etmiş bir hareketin hiçbir güvencesi olmayan bir anlaşma doğrultusunda kendisini bitireceği inandırıcı gelmemektedir. Kürt hareketi barışçıl çözüm için her diyalogu değerlendirmiştir. Ama yılların deneyimi, tedbirli olmayı da öğretmiştir. Kaldı ki Kürt hareketi sadece Türkiye de örgütlü değildir. PKK‘nin Türkiye’yi aşan, Ortadoğu’yu da hedefleyen amaçları vardır. Türkiye ile bir çözüm PKK’nin bütün sorunlarının çözümü değildir. PKK önderi Öcalan’ın “PJAK ayrı bir örgüttür PKK’nin uzantısı değildir “ belirlemesi de Kürt hareketinin en azından diğer bölgelerde varlığını sürdürmesi gerektiğinin göstergesidir.

Bütün bunlara rağmen PKK kendini silahtan arındırıp fesh ederse Kürt halkının legal ve yasal zeminde kendisini ve haklarını koruma zemini varmıdır? sorusu cevabını arayacaktır. Bu gün Kürtler legal ve yasal zeminde esas olarak DTP ‘de örgütlüdür. DTP mevcut haliyle böyle bir sorumluluğu yerine getirmekten oldukça uzaktır. Gerek kadro yapısı gerekse toplumun DTP ‘ye yaklaşımı PKK’siz bir DTP’nin ayakları üzerinde çok zor durabileceğini göstermektedir. Sanırım DTP ‘de Devlette bu bilinçtedir. Bu nedenle de DTP Kürt sorununda sürekli öne çıkarılmaktadır. PKK’siz bir DTP’nin kürt haklarını koruma gücünün olduğu kanıtlanmaya çalışılmaktadır. Son Ahmet Türk’ün Kürtçe konuşmaları da bu anlayışı kuvvetlendirmeye hizmet etmektedir. DTP’nin son çıkışları Kürde DTP’nin temsilci olabilecek güç olduğu imajını yaymaya hizmet etmektedir Kuşkusuz DTP’nin Kürt hak ve talepleri konusundaki yeni açılımları gereklidir ve olumludur. Ancak madalyonun bir de bu yüzü vardır DTP’nin PKK’nın yerini doldurması.

Bütün bunlarla birlikte yapılan görüşmeler, Kürt kültürel hakları ve Kürt örgütlenmesinin geleceği ile ilgili görüşmelerdir. Kürt kültürel haklarının kabulü ve PKK’nin tasfiyesi sonrası olası durum şunu göstermektedir. Kürt sorunu Kültürel anlamda bir anlaşmayla son bulursa demokrasi sorunu Türkiye’nin gündemine oturacaktır. Dolayısı ile Kürtlük temelinde bir politika ister istemez geri plana düşecektir böyle bir durumda PKK’li güçler Türkiye’de demokrasi sorununda yoğunlaşacaklardır. Kaldı ki Bu gün bile gelişme PKK ‘ye Türkiye demokrasi hareketi misyonunu yüklemiştir. PKK Türkiye demokrasi hareketi biçiminde kendisini daha fazla konumlandıracaktır. Daha açık belirtmek gerekirse Türk-Kürt ortak hareketi biçiminde bir örgütlenme gelişmesi daha fazla öne çıkacaktır. Bu gün henüz tam olarak ne olduğu anlaşılamamış Çatı Partisi” daha bir netlik kazanacaktır. Kürt halkı ve Türk emekçi ezilenleri tek bir örgütlülükte buluşması ve güçlü bir demokrasi hareketi Türkiye’nin gündemine oturacaktır.

Öte yandan PKK’nin kendisini fesh etmesi Kürt sosyalist damarının zayıflaması anlamındadır. Kürtler arasında dar Kürt milliyetçiliğine karşı en büyük engel PKK’dir. Bu gücün zayıflaması veya dağılması gerek Kürt gerekse Türk milliyetçiliğinin gelişmesine hizmet edecektir. Türkiye sosyalistleri PKK’nin devre dışına düşürülmesi ile bir yandan milliyetçilikle karşı karşıya kalırken bir yandanda Kürt –Türk Amerikancı İslamın kuşatmasında kalacaktır. Fetullahçılar şimdiden Türkler üzerindeki etkilerini genişletip Kürtler üzerinde de güçlenmeye başlamışlardır. Görüldüğü gibi PKK’siz bir ortamın getireceği tehlikeler oldukça açıktır.

Bütün bu gelişme ve olasılıklar ortadayken Türkiye de sol sosyalistler durumun ne kadar farkındadır? Bu olasılıkları ne kadar görebilmekte ve buna kendisini hazırlamakta mıdır?

Türkiye solu sürekli başkalarının konumlanışı ile ilgilenmekte, eleştirmekte ve karşı çıkmaktadır. Kendi durumunu varlığını ve sorumluluğunu bir kez bile aklına getirmemektedir.

Oysa yukarda saydığımız bütün olasılıklar Türkiye sol sosyalistlerinin büyük bir sorumlulukla karşı karşıya kalacağını göstermektedir. Sol, oluşacak yeni koşullara hazırlık yapmak niyetinde ve sorumluluğunda değildir. Oysa dönem devrimci demokrat ve sosyalistlere büyük görevler yüklemektedir. Öncelikle yapılan bu görüşmelerde katılımcı olma becerisini gösterememiş olmasına bakmadan yapılan görüşmelerde Kardeş halkın yaratılan tuzaklara düşmemesi için uyarılarını yapıcı bir biçimde geliştirmesi gerekmektedir. Veya Kürt hareketinden yana pratik adımlar atarak Kürt halkının görüşmelerde elini güçlendirmelidir. Kürt hareketinin elini güçlendiren çalışmalarının yanı sıra, geniş bir demokrasi cephesinin örülmesinde yoğunlaşması Türkiye halklarının ortak örgütlenmesinin koşullarının yaratılmasına çalışmalıdır.

Ama nerde.... Birka istisna dışında Türk sol hareketi, bırakınız demokratik ortak mevziyi, kendisini özenle Kürt hareketinden uzak tutmaktadır. Hatta kendisine sosyalist etiket yapıştırmış bir kısım aydın Kürt hareketini iç çelişkilerine oynamayı marifet saymaktadır. Türkiye sol sosyalist güçleri Kürt hareketinin mücadelesi boyunca üzerine düşen sorumluluktan kaçarak Tarihi bir fırsatı kaçırmıştır. Gelinen bu kritik süreçte de PKK’nin tasfiye edilmesi ile kendisinin de biteceğini görememektedir.

  devrimci cepheden alınmıştır

 
SON DAKİKA HABER
 
 
Bugün 27 ziyaretçi (30 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol